Bir kölenin, içine bulunduğu koşullara rağmen özgürlüğü hissetmesi, bu koşulların üzerinde yükselerek özgürce düşünmesi, hatta özgürlük üzerine şiir yazması mümkün müdür? Epiktetos yüzyıllar öncesinden bizlere seslenerek “Evet!” diyor. 🙂
“Ey yolcu, yol hazırlığını yap ve koyul yola; şunu bilerek:
Hür kişi sadece karakterinde hür olan kişidir.”

Peki Epiktetos kimdir? Onu köle iken özgürlük üzerine düşünmeye ve yazmaya sevk eden nasıl bir anlayıştır?
Epiktetos, Yunanlı ünlü bir Stoik filozof ve bilgedir. İ.Ö. 1. yüzyılda, Hieropolis’te (günümüzde Pamukkale) bir köle olarak doğduğuna inanılmaktadır. Gerçek adı bilinmeyen Epiktetos’un isminin anlamı “satın alınmış, edinilmiş”tir. İmparator Nero zamanında Roma’ya götürülerek Epaphridotos adında, kendisi de azat edilmiş bir köle olan bir adam tarafından satın alınır ve burada zamanın büyük Stoik filozofu Musonius Rufus’tan ders alma imkânını bulur. Rufus ona doğaya ve akla uygun bir şekilde yaşamayı – yani ruh özgürlüğünü korumayı ve yükselmeyi, tutkuların boyunduruğundan kurtulmayı, erdemi sevmeyi, ıstırap ile ölümü küçük görmeyi ve Tanrısal usluluğa inanmayı öğretir.
Daha sonra azat edilen Epiktetos da Stoik bir filozof olur, ancak imparatorluk rejiminin İ.S. 94 yılında felsefeye ve filozoflara getirdiği yasak nedeniyle Yunanistan’ın Nicopolis (günümüzde Niğbolu) şehrine sürülür, hayatının büyük bölümünü geçirdiği bu küçük şehirde bir okul açarak dersler verir, orada vefat eder. Öğrencilerinden İzmit’li Adrianus konuşmalarını toplayarak sekiz bölüm hâlinde yayınlar, ancak günümüze bunların dördü ulaşır.
Gelelim Epiktetos’un insanlığa armağan ettiği şiire…
Kaya Yazıtı (Hür İnsan Üzerine Şiir)
“Hayırlı Uğurlu olsun”
Ey yolcu, yol hazırlığını yap ve koyul yola; şunu bilerek:
Hür kişi sadece karakterinde hür olan kişidir.
Kişi hürriyetinin ölçüsü bizzat kendi doğasında bulunur
Ve kararında içtenlikliyse hür kişi,
Yüreğinde ise dürüstlüğü, işte bunlar asil yapar kişiyi
Ve bununla yücelir kişi hatalarla değil.
Ana-babadan gelen uydurma bir asaletten tat almaz o;
Zira ana-baba değildir hür insanı doğuran,
Zeus’tur herkese ata olan ve de tek kök insanoğluna.
Herkesin tek şansı vardır, o alır kader icabı beden güzelliğini,
Budur say güzelliği ve hür olma hali gerçek anlamda.
Ruhen köle olan ise sakınmaz kötü sözden, katmerli köle de olsa
Aşırılıktır şiarı bu kişinin, yüreğinde soysuzluk vardır.
Ey yolcu, Epiktetos köle bir anadan doğmuştu ama
Yüceydi herkesten bir kartal gibi; bilgelikte ise takdire şayandı ruhu.
Söylemem gerekirse, tanrısal bir varlık doğurdu onu. Keşke şimdi de (bu mümkün olsa)
Böylesine yararlı ve sevinç kaynağı bir insan,
Tüm ünlü kişiler arasında köle bir anadan dünyaya geldi. (*)
İçinde bulunduğu zor koşullara sabrederek, pek çoklarının dışarıda aradığı değerleri ve erdemleri içinde bulan, özgürlüğü karakterinde yaşayan Epiktetos’u daha iyi anlamak için mutluluğu dış koşullarda aramamayı öğütleyen Stoik felsefeyi de biraz bilmek gerektiğine inanıyorum.

Stoik felsefe, Sokrates’ten bir asır sonra, M.Ö. 3. yüzyılda doğar. Eski Stoa, Orta Stoa ve Yeni Stoa olmak üzere üç döneme ayrılır. Eski Stoa, bu felsefe ekolünün kurucu isimlerini kapsar. Atina’da, renkli sütunlu bir pasajda (Stoa Poikile) kendi okulunu kurarak kişi ayrımı yapmaksızın sokak dersleri veren ve adaşı olan ünlü mantıkçı ile karıştırılmamak için “Stoik” denen Zenon’un yanı sıra Kleanthes ve Chrysippos da Stoacı felsefenin başlangıç döneminin ünlü düşünürleridir. Orta Stoa’nın en önde gelen düşünürü Poseidonidos’tur. Yeni Stoa’nın düşünürleri ise en tanınmış olanlardır: L.A. Seneca, Marcus Aurelius ve Epiktetos.
Stoik felsefe sistemi, “doğru düşünme bilgisi” (mantık), “doğa bilgisi” (fizik) ve “ahlâk bilgisi” (etik) olmak üzere üç bölüme ayrılmıştır. Bunların içinde en büyük yer ahlâk bilgisine ayrılmıştır. Stoik ahlâk öğretisi, Sokrates’çi akımlardan Siniklere (Cynic) çok yakın olmakla beraber eski Siniklerin aşırılıklarını yumuşatarak öğretiyi geniş kitlelerin yadırgamayacağı bir biçime sokmuş, ayrıca bilgiye ve bilgili olmaya büyük önem vermiştir. Stoikler Sinikler gibi egoist değil, insancıl bir felsefe oluşturmuştur ve toplum yaşamıyla ilgili adalet ve insan sevgisi ilkelerini benimsemişlerdir. Dünya vatandaşlığını savunan ve bütün insanları (köle, barbar diye ayırmaksızın) kucaklayan bu ilkeler o dönemde bir devrim niteliğindedir. Stoikler bir bakıma kapsamlı bir hümanizm ülküsünü ortaya atmışlardır ve içsel özgürlük felsefeleri Roma’da yaygınlık kazanmıştır.
Stoik felsefeye göre evren çok büyük bir organizmadır ve yaşamı evrensel akılla kazanmıştır, insanların yazgısını da bu akıl düzenlemektedir. Bu bir bakıma kaderci bir anlayıştır ve aslına bakarsanız yaşanan olumsuz olaylara karşı sabırlı, metanetli olabilmek için gereklidir. Ortaya çıktığı dönemde yaşanan kaotik olaylarla baş etme aracı olarak benimsenen Stoik felsefe, aklın dış koşullara bağlılıkları ya da bundan kaçışı aşmada kullanılması neticesinde her şartta (işgal, işkence, vs.) dinginliğin korunabileceğini ileri sürer. Bu özellik Stoik felsefe ile Budizm arasındaki benzerliklerden biridir.
Tanrının yasasını yalnızca akıllı bir yaratık olan insan anlayabilir ve buna bilinçli olarak uyabilir. Bunun için “doğaya uygun yaşam” Stoik ahlâkın temel ilkesidir. İnsan doğası gereği akıllı bir yaratık olduğuna göre doğaya uygun yaşam, aynı zamanda “akla uygun yaşam” demektir. Biricik erdem de budur, mutluluk da buradadır. Böyle bir erdem iyiliğin de ta kendisidir. Bunun karşıtı olan kötülük ise akla ve doğaya uymamak, yani erdemsiz bir yaşam sürmektir.
Stoikler için yaşam, ölüm, onur, varlık, yoksulluk, kölelik, hastalık, vb. korku ve üzüntü verici şeylerin bir değeri yoktur, bunlar ne iyi ne de kötüdür. Ancak gerçekte neyin iyi, neyin kötü ve neyin önemsiz olduğunu tayin etmede nefsimiz bizi aldatır. Bunun için insanın öncelikli görevi nefs mücadelesidir, insan nefsini körelterek ruhunu her türlü aşırı istekten temizlerse yüce erdeme ulaşır. Apatheia adını verdikleri bu “isteksizlik” hâline erişen kişi ise ermiştir, gerekli olan ne ise bilir ve yapar. Özgür olan yalnızca odur. Gerçekte Siniklere ait olan bu düşünceler, Stoikler tarafından geliştirilmiştir ve bir insanın uyum ve huzur içinde yaşayabilmesi için sorumluluklarını bilmesi ve görevlerini yerine getirmesi gerektiği, bunun erişilmeye değer yüce bir amaç olduğu belirtilmiştir. (**)
Yazıma ünlü bir Stoik filozofun sözleriyle son vermek istiyorum:
“Eğer bir dış etken sizi üzerse, duyduğunuz acı o şeyin kendisinden değil, sizin ona verdiğiniz değerden geliyordur, onu da her an ortadan kaldırma gücünüz vardır.” ~Marcus Aurelius
Bu düşünceleri benimseyerek büyük bir olgunlukla hayatının her alanında uygulayan Epiktetos gibi, özgürlüğü hiçbir dışsal koşula bağlı tutmaksızın kendi doğanızda, özünüzde bulmanızı ve dinginliği her durumda tatmanızı dilerim.
Sonsuz sevgi ve saygı ile,
~Deniz Tara
(*) Çeviren: Prof. Dr. Sencer Şahin – Akdeniz Üniversitesi Dil ve Kültürlerini Araştırma Merkezi Md. (05 Kasım 2000), Çeviriye katkı yapan: Okt. Çetin Meydan – SDÜ Eğirdir Meslek Y.O. Öğretim Elemanı. Epiktetos’un şiirinin tam metnine ulaştığım kaynağı ve Yazılı Kanyon yazıtları hakkında daha geniş bilgiler ve fotoğraflar için buraya tıklayabilirsiniz.
(**) Stoik felsefe ve Stoikler (Stoacılar) üzerine bilgiler büyük ölçüde H.J. Störig’in İlkçağ Felsefesi (çev. Ömer Cemal Günören,Yol Yayınları, Ankara: Mayıs 2000) adlı kitabından ve Burhan Toprak’ın hazırladığı Epiktetos – Düşünceler ve Sohbetler (İnkılâp Kitabevi) kitabından derlenmiştir. Jules Evans’ın Yaşam Koçum Aristo (çev. Seda Toksoy, Kuraldışı Yayınları, İstanbul: Aralık 2012) kitabından bilgilerin bazılarını teyit ettim. Bunun yanı sıra Vikipedi’nin Epiktetos maddesinden yararlandım.
Bir Cevap Yazın